Kadın ve Toplum.
|
Kadın ve Toplum |
En temel toplumsal örgüt olan aile iki farklı cinsiyetten oluşmaktadır,bu yönü ile bile kadın,en asgari düzeyde çok mühim bir kurumun tesisinde önemli bir görevi icra etmektedir,buna karşın çok eski zamanlardan günümüze,kadının toplum hayatındaki yeri ve önemi tartışılmış olsa da kadın:Çoğunlukla eğitim,öğretim ve ücretli çalışma hakkı engellenmiş,aile içi şiddete maruz kalmış,becerilerini kullanma,sanatsal faaliyete katılma özgürlüğü kısıtlanmış,sosyal ve siyasi hakları çalınmış,kısacası negatif ayrımcılığa tabi tutulmuş,biyolojik bir kimlik ve toplumsal bir cinsiyet olagelmiştir.
İlk çağ dönemlerinde sosyal ve ekonomik olarak tarımsal bir toplum içerisinde kadına baktığımızda,ucuz emek ve aile içi ücretsiz işçi,kocayı dış hayata hazırlayan,çocuklarına bakan,cinsel bir objeden öteye gidememiş sosyal bir nesne olarak görmekteyiz,hatta antik çağ yunan demokrasisinde bile kölelerle neredeyse aynı düzlemde,sosyal ve siyasi hakları olmayan ama vatandaş kabul edilen bir varlıktır kadın.
Zamanla üretim araçlarında ve süreçlerinde yaşanan değişimlerle kentleşme ve endüstrileşmenin beraberinde getirdiği yeni ekonomik düzen içerisinde işgücüne olan yüksek talep,kadınlarında çalışma hayatına katılmasına katkı sunmuştur.Bir iktisadi zorunluluk neticesinde oluşan bu yeni durum ilerde sanayide ve sanatsal alanda da kadına ihtiyaç oluşturmuş ve yükselen burjuva sınıfı ile egemenlik hakkına ortak olmak isteyen yeni toplumsal sınıfların yarattığı demokrasiye olan ihtiyaç neticesinde devletler düzeyinde rejim değişiklikleri yaşanmış ve bu vesile ile kadınlar da,yapılan yasal düzenlemelerle sosyal ve siyasi hakları elde edebilmişlerdir.
Yaşanan tüm sosyal siyasi ve iktisadi değişimlerle beraber toplumun algısal süreçleri ve davranışsal eylemleri incelendiğinde bu değişimlerin yanısıra,toplumun önemli ölçüde etkilendiği bir diğer alan olan dini inanış ve yaşamsal eğilim göz önünde bulundurulduğunda,hâlâ kadının,içtimai alanda bireysel gelişimi ve ekonomik bağımsızlığına bakış açımızda çeşitli sıkıntılar göze çarpabilmektedir,bunun yanı sıra eğitim seviyesi düşük toplumlarda kadının ev içine bağlı bir yaşam biçimi benimsenmekte ailenin gelişimi ve korunmasına yönelik endişeler artmakta ve anne rolü yoğun bir kadın modeli oluşturulmaktadır,ayrıca toplum psikolojisi açısından da değerlendirdiğimizde sadece erkeklerin değil kadınların bile eğitimli olmalarına rağmen bu konuda,kadının birincil görev alanı olarak iyi bir eş ve çocuklarına anne olma rolü ağır basmakta,rol ve statü çatışması yaşanmaktadır.Ayrıca,kadınlar için ücret düşüklüğü,işsizlik oranı yüksekliği,kadınların bazı özel halleri ve kısmi beceri eksikliği gibi olgusal nedenler ile kadın çalışma hayatının dışında bırakılmaktadır.
Özetle,tüm bu gelişmeler ve yargılar,inanışlar ve tutumlar çeşitli kaynaklardan beslense de sosyal bir gerçek olarak kadının toplum içerisinde ki rolü ve statüsü,önemli ölçüde geleneksel saptırmalara ve sosyal baskılara maruz bırakılmış ve kadının erkek cinsiyete karşı adil bir konumda olmasının önüne geçilmiştir,yaşanan önemli olumlu gelişmeler bu eşitsizliğin tamirine yönelik umut verici olsa da,konuyu dışarıdan dengelemek yerine çocuğun ilk zamanlarında cinsiyet farkını farketmesini iyi yönetebilmek ve aile olarak bu farklılığın sadece biyolojik olduğunu ona öğretebilmek gerekmektedir.Aile olarak başlayan toplumsal hayat,yeni kazandıracağımız farkında ve bilinçli nesillerle daha yüksek seviyeli ve erdemli bir nizama dönüşmelidir…
Mestiyar
okuokubil.com
Arkadaşlarınızla Paylaşın: