Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 29 °C
Az Bulutlu

Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5

05.09.2024
35
A+
A-
Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5

Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5

Bölüm 5: Kayıp Ruhların Çığlığı

Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5. Bu bölümde, Bekir Hoca, Hasan ve Ergün, Lucius van der Voort’un mühürlenmiş ruhunu keşfeder ve bu yeni tehdidin köyün üzerine çöken karanlığın kaynağı olduğunu anlarlar. Lucius’un mühürüyle nasıl başa çıkacaklarını bulmaya çalışırken, daha büyük ve karanlık bir gücün varlığını da fark ederler. Bu yeni tehdit, köyün kaderini değiştirecek büyük bir mücadeleyi başlatır.

Elisabeth’in ruhunu huzura kavuşturduktan sonra köy, Bekir Hoca, Hasan ve Ergün’ün umduğu kadar huzurlu bir yere dönüşmedi. Aksine, kiliseden yükselen o korkunç çığlık geceleri köyün sokaklarında yankılanmaya devam etti. Herkesin aklında aynı soru vardı: “Elisabeth’in laneti sona erdiyse, bu yeni tehdit nereden geliyor?”

Bekir Hoca, sabahın ilk ışıklarıyla camide dua ederken, Hasan ve Ergün köyün sokaklarını dolaşmaya başladılar. Sessiz köy, sabahın erken saatlerinde bile ürkütücü bir atmosfere sahipti. Köy halkı, korkuyla evlerine kapanmış, kimse dışarı çıkmaya cesaret edemiyordu. Bu yeni seslerin kaynağını bulmak ve köyün üzerindeki karanlığı tamamen kaldırmak zorundaydılar.

Köyün eski ve terkedilmiş kerpiç bir kilerde buldukları bir harita, onların ilgisini çekti. Bu harita, köyün yüzyıllar önceki halini gösteriyordu. Harita üzerinde, kilisenin altındaki gizli geçitlerin, mezarlığın ve kilisenin ötesindeki eski bir manastırın varlığını işaret ediyordu. Bu manastır, köy halkı tarafından çoktan unutulmuş, sadece eski efsanelerde adı geçen bir yerdi. Haritada, manastırın kiliseyle bağlantılı olduğu bir yeraltı tüneli gösteriliyordu.

Hasan, bu manastırın yeni seslerin kaynağı olabileceğini düşündü. Ergün ise bu fikre şüpheyle yaklaşıyordu, ancak başka bir ipucu bulamamışlardı. Bekir Hoca, haritayı inceledikten sonra, eski manastıra gidip oradaki sırları ortaya çıkarmaya karar verdi. Belki de bu yeni seslerin kaynağı, kilisenin altında daha derinlerde saklıydı.

Üçlü, kasabanın ötesine geçip ormanlık alanın derinliklerinde yer alan eski manastıra doğru yola çıktılar. Manastır, zamanın etkisiyle harap olmuş, yıkık dökük bir haldeydi. İçeri girdiklerinde, duvarlarda hala eski zamanların izleri duruyordu. Ancak en dikkat çekici olan şey, manastırın zemininde buldukları derin bir çukurdu. Bu çukur, haritada belirtilen yeraltı tünelinin girişiydi.

Zemin çöküntüsünün hemen yanında, eski ve paslı bir kapak vardı. Kapak, tünelin başlangıcını işaret ediyordu. Ergün, kapağı kaldırmak için tüm gücünü kullandı ve sonunda kapak gıcırdayarak açıldı. Tünelden yükselen soğuk hava, yıllardır buraya kimsenin girmediğini kanıtlıyordu. Tünel, karanlık ve bilinmezliklerle doluydu; ama Elisabeth’in ruhunu huzura kavuşturduktan sonra, bu yeni gizemin de peşine düşmek zorundaydılar.

Tünele girdiklerinde, onları bekleyen sessizlik, fısıltılarla dolu bir ses duvarına dönüştü. Bu sesler, Elisabeth’in çığlıklarından farklıydı; sanki birden fazla ruh, bu tünelin derinliklerinde kaybolmuş ve çıkış yolu bulamıyordu. Sophie, bu ruhların Elisabeth’in lanetiyle değil, başka bir güçle buraya hapsedildiğini hissetti.

Tünelin derinliklerinde ilerledikçe, karşılarına eski bir oda çıktı. Oda, manastırın altındaki başka bir ibadet alanıydı. Ancak bu oda, Elisabeth’in kilisedeki odasından çok daha karanlık ve ürkütücüydü. Duvarlar, eski semboller ve kazınmış figürlerle kaplıydı. Hasan, bu sembollerin anlamını çözmeye çalışırken, Ergün, odanın ortasında duran eski bir tabutun farkına vardı.

Tabutun üzerinde bir isim yazıyordu: “Lucius van der Voort”. Bu isim, Elisabeth’in ailesine ait olmalıydı, ama kasabanın tarihçesinde böyle bir isim hiç geçmiyordu. Peder Thomas, tabutun üzerindeki sembollerin bir tür karanlık ritüeli simgelediğini fark etti. Lucius, Elisabeth’in atalarından biri olmalıydı ve bu ritüel, onun ruhunu huzursuz bir şekilde bu dünyaya bağlamış olabilirdi.

Hasan, tabutun açılması gerektiğini söylediğinde, Ergün ve Bekir Hoca tereddüt ettiler. Ama bu yeni tehdidi anlamanın tek yolu buydu. Tabutu açtıklarında, içinde sadece kemiklerden ibaret bir ceset buldular. Ancak cesedin göğsünde, karanlık bir parıltıyla parlayan bir mühür vardı. Bu mühür, tıpkı Elisabeth’in lanetini başlatan haç gibi, güçlü bir enerji yayıyordu.

Bekir Hoca, bu mührün, Lucius’un ruhunu bu dünyaya bağlayan şey olduğunu anladı. Mühür, Elisabeth’in lanetini başlatan olayların kaynağı olabilirdi. Eğer bu mühür yok edilmezse, Lucius’un ruhu kasabanın üstüne karanlık bir gölge gibi çökebilirdi. Ancak mühürle nasıl başa çıkacaklarını bilmiyorlardı; basit bir dua yeterli olmayabilirdi.

Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5

Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5

Hasan, mühürle ilgili daha fazla bilgi toplamak için odayı araştırırken, duvarlardan birinin arkasında saklı başka bir geçit buldu. Bu geçit, Lucius’un ruhunu huzura kavuşturmak için yapılması gereken ritüelin ayrıntılarını içeriyordu. Ritüel, Elisabeth’in ruhunu huzura kavuşturmak için yapılan ritüelden çok daha karmaşık ve tehlikeliydi. Mühür, Lucius’un karanlık güçlerle yaptığı bir anlaşmanın simgesiydi ve bu anlaşmanın bozulması, büyük bir tehlike yaratabilirdi.

Bekir Hoca, ritüeli gerçekleştirmek için hazırlıklara başladı. Hasan ve Ergün, bu sırada tünelin diğer bölümlerini araştırarak, mühürle ilgili başka ipuçları aramaya koyuldular. Ancak tünelin derinliklerinde karşılaştıkları şeyler, onları beklenmedik bir gerçekle yüzleştirdi. Bu manastır, sadece Lucius’un ruhunun değil, aynı zamanda daha eski ve karanlık bir gücün de hapsedildiği bir yerdi.

Lucius’un ruhu, Elisabeth’in laneti sona erdikten sonra köye musallat olan yeni tehditti. Ama onun ardında yatan daha büyük bir kötülük, bu manastırın derinliklerinde bekliyordu. Bekir Hoca ve Hasan, Lucius’un ruhunu huzura kavuşturup mühürü kırmayı başarabilecekler miydi? Yoksa bu yeni güç, köyü daha da büyük bir karanlığa mı sürükleyecekti?

Diğer Fıkra ve Hikayeler Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5

Hristiyan Mezarlığından Gelen Garip Sesler 5

Instagram sayfamı takip etmek için TIKLAYINIZ

Arkadaşlarınızla Paylaşın:
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.