Her insanın kendi ruh hali ile ilgili mutlaka dışarı yansıtamadığı bir takım gizli kalmış bilgileri vardır.
Nasıl mı? Kimse kimin nerede ne yaşadığını bilemez. Bir gece eve giderken, ya da yolculuk yaparken yalnız olduğunu söyleyebilir misin?
Karanlıkta yürürken kendi ayak sesini dinlediğin, arkamdan birimi geliyor diye tedirgin olduğun günler yaşamadın mı? O zaman sen gerçekten yalnız değilsin.
Eğer yalnız olsaydın karanlıktan korkardın.
Gecenin karanlığından gelen sesler, yaşanmış gerçek hayattan derlediğim, görünmez varlıkların her zaman bizimle beraber yaşadıklarını ama bize zarar vermeden, kendi yaşantılarını, aileleriyle beraber devam ettiren, bir topluluğun var olduğunu anlatmaya çalıştığım, yazılarım içerisinden bir tanesidir.
Babaannem bize hep şunu söylerdi “biz nasıl ailece yaşıyorsak onlarında bir ailesi var” der anlatırdı, bir gece evimize giderken ağaçlıklı yerden geçiyoruz ilerde gülüşme seslerinin geldiğini duyduk, biraz daha ilerlediğimiz de bir ateş gördük, hatta dumanı genzimizi yakıyordu öyle bir duman çıkartıyordu ki acaba bizden birilerimi diye ateşin olduğu yöne doğru ilerlemeye başladık, ellerimizde gaz lambası ve fener vardı biz yaklaştıkça sesler kesilmeye başladı, o sırada biz dualar okuyarak ateşin ters tarafına doğru yürümeye daha doğrusu ateşten uzaklaşmaya başladık. Aslında biz yolumuz olmayan taraftan gidiyorduk asıl yol çaprazımızda kalmıştı, kimseyi rahatsız edecek ya da insanların devamlı kullandığı bir yer olmadığı bir yerdi orası. Biz sadece ses ve ateş görünce o tarafa doğru yönelmiştik ve bunda da iyi bir şey yapmadığımızı anladık ellerimizdeki fenerleri ve gaz lambasını sonuna kadar açarak olduğumuz yeri daha da çok aydınlık yaparak kendi yolumuza girdik. Eğer biz ısrar edip ateşin olduğu yere kadar gidip onları rahatsız etmiş olsaydık bizi bir süre rahat bırakmazlar sürekli bizlerle uğraşırlardı, aslında biz onlara yabancı değildik aynı çevrede aynı yerde yaşıyor ama birbirlerimizi rahatsız etmiyorduk. Onlar bizi görüyor duyuyor fakat biz onları göremiyorduk ama seslerini duya biliyorduk, sabaha karşı bahçemizden takunya sesleri gelirdi pencereden bakmaya korkardık sadece dua eder sağımıza solumuza üflerdik. En çok korktuğum bir gün ise unutamayacağım bir anı yaşamak oldu. Kur’an-ı Kerim okuyordum. Babanız henüz küçüktü ağlama sesini duyunca hemen kalkıp odaya gittim. Abdullah uyuyordu, üzerindeki yorganı örtüp tekrar odaya gittiğimde okuduğum Kur’an-ı kerim kitabımın kapanmış olduğunu gördüm, “tövbe bismillah, tövbe bismillah”diyerek oturup tekrar kaldığım yerden okumaya başladım, gece iyice ilerlemişti, sabaha karşı olan bu saatler insan zihnini çok yoruyordu neredeyse dışarıdan halime, halime sesleri duyuyor gibi oluyordum. Oturduğum yerden kur’an-ı kerim kitabımı alarak kalkıp Abdullah ve Mustafa’nın yattığı odaya giderek ikisinin arasına girip yattım.
Sabah ezanı okunduğunda artık hiçbir şey olmamış gibi gün bize dönüyordu, çünkü sabah ezanı ile beraber tüm şerler kaybolup yerini namaz saatine terk ediyordu.